26 Ekim 2016 Çarşamba

Ufak Tefek Ama Büyük Şeyler...

     Merhaba...
  Annelik tüm gün mesaili bir iş... Gecesi gündüzü karışık... Kuralı,kaidesi, kitabı yok. 24 saat içinde tüm ruh hallerine girilebilen, bol gözyaşlı bol kahkahalı bir iş...Hele bir de ilk gebelikse!
  Her kafadan bir ses... Dinlesen olmaz, dinlemesen kulak bu illa takılır. Bebek uyumaz, zırıl zırıl ağlar, emdi emmedi telaşı, besleyemedim korkusu hep bu dış seslerle birleşir ve en katmerlisinden bir stres olarak zaten eli ayağına dolanan anneye derin bir bunaltı yaşatır. Doğumdan sonraki 2-3. günler, 11-12. günler ve muhtemelen 21. güne gelen dönemeçlerde (bkz: Taze Anneler Dikkat) miniğin de avazı çıktığı kadar bağırmasıyla anne için işler iyice sarpa sarabilir.
  Şimdi naçizane , kendi tecrübelerime dayanarak, bir daha doğurursam bunları kesinlikle yapacağımdan başlamak istiyorum. Ben yapmadım, keşke yapsaymışım. Yazdıklarıma itimat edip, yapmadıklarımı yapabilirseniz, umarım faydasını görürsünüz.

 _________*Bebeği Hafif Sararak Kundaklamak: Anne karnında 9 ay boyunca sımsıkı duran bebeğin vücut kasları , doğduktan sonra gevşese de uzun bir süre o tonusa yakın bir kasılmayla durur. Cenin pozisyonu dediğimiz pozisyon bebeğin kendini daha rahat ve anne karnındaymış gibi hissetmesine sebep olduğu için bebek kendini hem daha rahat hisseder huzurlu olur hem de olası bir gaz sancısına baştan önlem almış olabilirsiniz...

Kalça gelişimine de kötü etki etmemek için kolları saran fakat bacakları hafif açık bırakan bir kundaklama biçimi tercih edilmeli. Bebeklerin hemen hemen hepsinde uyku içinde ani irkme hareketleri vardır. Bu doğal bir şeydir ve tıbbi adı 'MORO REFLEKSİ'dir. Bu irkilme hareketlerinin bizi endişelendirecek bir yanı olmamakla birlikte bebek bu irkilmelerle istemsiz olarak kolunu elini vücudunun başka yerlerine vurabilir.Özellikle yüzüne vurduğunda da uyanması kaçınılmazdır. Kollarını ve vücudunu çok sıkı olmadan saracak bir kundakla bu irkilme halinde kendine vurmasını ve uyanmasını da engellemiş olursunuz. Yani, bebeğinizi ince bir tülbentle sarmak onun özgür gelişimini kösteklemezsiniz, büyüklerinizi dinleyin benim gibi yapmayın ve bebeğinizi hafifçe kundaklayınız. :)
 



Bu da cenin pozisyonlu Melishka :)




__________* Emzik: Ah o ne hayat kurtarıcıymış da ben nasıl faydalanamamışım... Gerek benimle yakın zamanlı doğum yapan arkadaşlarımın , akrabalarımın çocuklarından, gerekse sağda solda gördüğüm emzikli bebeklerden anladım ki emzik gerçekten hayat kurtarıcıymış. Doğumdan önce çok katı kuralları olan tabiri caizse kitap gibi annelik yapacağını zanneden bir kara cahildim. Ve dolayısıyla emzik konusuna hiç de sıcak bakmıyordum. Çünkü kitaplarda emzik için hiç de güzel şeyler yazmıyordu, bebek emziğe sarılıp anne memesinden soğuyabilirdi çünkü veya emzik bebeğin damak yapısını bozan kötü bir şeydi ya da emzik bebeğin psikolojik olarak da bağlandığı ve büyüyüp bebeklikten çıktığında dahi bırakamayacağı , bırakması için bin bir zahmetlerin çekileceği bir objeydi. Kitabi engin bilgilerimle kaaaç senelik anne olan annem ve kayınvalidemi dinlemeyerek vermedim o emziği bebeğime, halbuki ilk doğduğu gün verilebilirdi.O emzik öyle bir işe yarıyor ki, kolik sancısına bile faydası var. Nasıl mı? Karnı ağrıdıkça emmek isteyen bebek ancak anne memesine sarılınca rahatlar. Bu karnı aç olduğu için olabilir evet ama çoğunlukla açlıktan değil rahatlamak içindir. Ve o ceviz kadar midesinde daha henüz sindiremediği anne sütü dururken ve onun ağrısıyla boğuşurken bir daha emen bebek tam bir kısır döngünün içine girer ve sonuç devamlı koliktir. Fakat bu durumda emzik emme refleksini tatmin ettiği için hem bebeğe güven verir hem de fizyolojik olarak sindirim sürecinin süresini normal olarak tamamlamasını sağlar. İdeal olan 2 saatte bir beslenme döngüsüne yardımcı olur.(sindirim sürecinin normali 2 saat der uzmanlar)  Sonra milyon pişmanlıkla vermeyi denedim ama bu sefer de Melinda Hanım reddetti. Ve sonuç, bugün Melinda 2,5 yaşında Allah'a şükür ama bugüne kadar her ağladığında (sebepli sebepsiz) türlü türlü şeyler uydurmak zorunda kaldım. Ki emzik bu durumlarda kurtarıcıydı. Ya da hala daha uykuya dalmak için biberon kullanıyor ki emzik burada da kurtarıcıydı. Hala biberon beslenmesiyle uyuduğu için tuvalet eğitimi uzayacak vs vs... Özetle; emzik hayat kurtarır, veriniz :)

__________*Uykuya Hazırlanan Bebeğin Gözünü Kapamak: Yine özgür ruhlu anne olan benim özgür gelişen bebek ütopim nedeniyle yapmadığım ama faydası saymakla bitmeyeceği bir yöntem.Öyle ki yüzlerine tülbent değer değmez uyku moduna giren bebekler gördüm! Hem karanlık algısı uyuma işini nasıl yapacağını bilmeyen bebek için (uyumak için gözlerini kapamaları gerektiğini sonradan öğreniyorlar :) )otomatik olarak uyku çağrışımı yapıyor. Hem de bebekte gece gündüz algısının oluşmasını sağlıyor. Yani bence yine büyüklerinizi dinleyiniz ve bebeğin burnuna gelmeyecek şekilde (maazallah kontrollü olun) o tülbenti bebeğinin gözüne örtünüz. :)

                                         https://www.youtube.com/watch?v=m7Qm0F2iIUc
Bu videoyu izleyince benim ağzım bir karış açıldı ve bayaa bir müddet öyle kaldı. Bir bakmazını istedim...
__________*İlk 40 Gün Kural Kaide Yok: Gerçekten öyle ilk 40 gün kitabi bilgilerden ve okuduklarınızdan uzak durun.Uykudur, beslenmedir vs yöntemlerini bir kenara koyun. Tabiri caizse anam babam tarzı bir anne olun, çünkü miniğiniz için herşey daha çok yeni ve bildiği tek şey sizin kokunuzla sesiniz. Mümkünse ilk 40 gün koynunuzdan ayırmayın, koklayın, sarılın, beraber uyuyun (tabi ki de çok dikkatli bir şekilde) Bunun hem daha lohusa olan ve doğum yorgunluğundan çıkamamış olan size hem de doğma travmasından kurtulamamış bebeğinize çok faydası olacak. Annem derdi, dinlemedim, lütfen siz dinleyin (bu arada annem öğretmen emeklisidir) 'lohusanın 40 gün mezarı açıktır' dermiş büyükler ve 'lohusa teri bütün hastalıkları atar' diye de eklerlermiş. Amansız sırt , kol ve bel ağrılarıyla mücadelemde bugün, o 40 günün bari 10 günü yatsaymışım diye çok hayıflanıyorum. Herkes aynı koşullarda değil tabi, ama fırsatınız varsa yatın ve ilk 40 gün kural kaide dinlemeyin sonra zaten herşey değişiyor... :)

___________*Gece Beslenmesi: Şimdi bu yazdıklarım herkese uymayabilir ama benim gibi 2740 g yani minnacık bir bebek doğuran anne hele de yeni doğan sarılığından deli gibi korkuyorsa, gece 2 saate bir alarmını kurar ve uyuyan bebeğini uyandırıp emzirmeye çalışır. Evet bu doğru , çünkü o minik o kadar her şeyden habersiz ki düşen kan şekerini bile anlamaz, yeterince beslemezse de sarılık olabilir. Bebeğim 2720 g doğdu, 5. gün tartıldığında 2680 g idi! Neden? Çünkü psikopatça uyuyan bebeği türlü nanelerle uyandırıp emzirdim. Zorla! Evet gayet iyi yapmışım ama durmadım. Sarılık tehditi geçtikten sonra bile ben hala her 2 saate bir alarm kuruyordum! Sonra ne mi oldu? 1 ay boyunca annesi tarafından hunharca uyandırılan Melinda bunu alışkanlık haline getirdi ve emme işi bitene kadar yani 22 ayına kadar geceleri max. 3 saat aralıksız uyudu. 2 aylıktan beri kendi odasında yatan Melinda'nın gece beslenmeleri 22 ay boyunca benim bir zombiye dönmeme sebep oldu :) Öyle ki deliksiz 3 saat uykum olmadı. Hatta bazen sadece gazını çıkartmam için bile uykusunda mızırdanıp meme istiyor, doğru dürüst emmeden meme alıyor ve gazını çıkarana kadar (popodan :) ) bekliyordu. Doğru olan bebeğin kan şekerinin düşmesine izin vermemek , yanlış olansa bu işi abartmak benim gibi ve bebeğin buna alışmasına çanak tutmak. Evet ilk 10-12 gün tehlikeli ve bebeğinizi besleyin belki 2 saat değil ama 3-3,5 saate bir emzirin. Fakat tehlikeli dönemi atlattıktan sonra abartmayın. Bırakın uyusun, çünkü uyanmaya alışıyorlar. Hatta uzmanlar, 6 aydan sonra gece beslenmesini kesin diyorlar (aralıksız 8 saat uyuyabilmeliymiş bebek) Çünkü beslenme kadar uyku da lazım bebeğe. Özellikle büyüme hormonlarının saat 22:00 dan sonra aktif bir şekilde salındığı ve işini iyi yapabilmek için hafif kan şekeri düşük bir bünyeye ihtiyacı olduğunu düşünecek olursak (bilimsel gerçek) gece beslenme işini abartmamaya çalışın. Çünkü bebek gerçekten 'uyuyup da büyüyor' anne de uyudukça daha verimli bir anne oluyor..

             Aklıma ilk etapta gelen bunlar... Herkes kendi bebeği için en iyi anne ve o annelik içgüdüsü en iyiyi yapmamıza aracı... Fakat annenin kendisini de birazcık düşünmesi ve hayatını kolaylaştıracak şeyler yapabilme özgülüğüne sahip olması lazım. Zira annelik zor iş ve en mutlu bebekler , mutlu anneleri olan bebekler... Unutmayalım, büyüklerimizin yöntemlerini dinleyelim :)

             Sağlıcakla kalın...........................................................................................................................



25 Ocak 2016 Pazartesi

EMZİREBİLDİM Mİ ACABA? DOYDU MU Kİ?

        Anneliğin belki de en kutsal anlarıdır bebeğinizi emzirdiğiniz anlar... Hem bebeğin beslenmesini ve sakinleşmesini hem de annenin kendini daha çok anne hissetmesini ve özgüveninin gelmesini sağlar. Miniğiniz hiçbir şey yapmayı bilmezken bile emme refleksi ile doğar... Annenin koynunda, anne sıcaklığını alarak ve belki mırıldandığı şarkıları dinleyerek, tanıdığı en güvenilir yerde doyar ve rahatlar. Emme hareketi bir reflekstir ve doğuştan bebek buna programlıdır. Öyle ki anne karnında bile bu hareketi yapar hatta bu ana ultrason esnasında çoğumuz şahit olmuşuzdur. Mücadeleci miniğiniz, anne karnından alıştırmalarını yapar ve doğduktan sonra da ilk aradığı şey sizin memeniz olur :) Lakin çabucak yorulur. Çünkü emme işi öyle kolay bir iş değildir. Hatta zamanla unutulan bu refleksi bugün yapmaya çalışın, ağız-nefes-kulak dengesini sağlayamadığınız için beceremezsiniz. Yaşamak için anne karnındakinden daha fazla enerji sarf eden minik ,üstüne bir de bu bol eforlu işi yaparken uyuyakalır çoğu kez anne memesinde. Hoş onun için sıkıntılı bir durum değildir bu, nasıl olsa en güvendiği limanda en çok hoşlandığı işi yapmaktadır :) Bu yüzden miniğinizin yeni doğan zamanlarında (yani doğumdan 40 günlüğe kadar) her defasında kısa süren emme seanslarıyla memenizi boşaltmasını beklememelisiniz. Bu zamanla olacak bir şeydir. Ve hatta kucağımda emerken her defasında ağzında meme sımsıkı tutmuş, uyuyakalan Melinda yüzünden yerimden kalkıp yemek yiyemediğim bile olmuştur!!!
       Çok doğru mu bu halde uyuyakalmasına izin vermek tartışılır... Bebek ve anne bağının gelişmesi, bebeğin doğum travmasından sonra (çünkü onun için doğmak ve dünyaya gelmek bir travma bence) kendini rahat hissedeceği az yerlerden birinde güvende olması, ağlamadan durduğu için annenin kendini iyi hissetmesi, bebeğin emme hareketinin ve kokusunun annenin hormonlarına ''süt üret'' emri vermesi ve muhtemel sütün az olması durumunu engellemesi avantajları tabi...
     Ama bunun yanında bebeğin emerken anne kucağında uyumayı alışkanlık edinmesi ve doysa bile meme ağzından çıkınca uyanıp ağlaması, bebeğin ağzında sakız olmuş memenin yanım yanım yanması, çatlaması, kanaması gibi dezavantajları da yok değil. O yüzden bence ilk 40 güne kadar izin vermeli buna fakat 40 dan sonra alışkanlığa dönüşebileceği için hele de bebeğiniz yalancı emzik almıyorsa uzaklaşmakta fayda var.
       Şimdi öncelikle : 'Panik Yok! Her şey yoluna girer!'
    -Emmeyi beceremiyor mu bebeğiniz? Emme refleksiyle doğsa da bazı bebekler bunu beceremeyebilir. Korkmayın bu en fazla 3 bilemedin 5 gün sürecek bir şey. Evet canınız çok sıkılacak, moraliniz bozulacak ama bebek illa aç kalmayacak, illa karnını bir şekilde; biberonla, şırıngayla vs doyuracaksınız. Sonra zaten memenizi hap gibi kapacak, cokur cokur emecek. O yüzden panik yok, sadece hemen bir süt sağma makinesi edinin, kiralayın ya da satın alın ve bol bol sağım yapın. Yapın ki meme tembelleşmesin, boşaldıkça güzel güzel süt üretsin ve siz de kendinizi mastit belasından kurtarın.
    -Meme başları yanım yanım yanıyor mu? E alışkın değil ki zavallılar... :) yanmasın yara olmasın da ne yapsın? Çok acıtıyor biliyorum, hatta benimkiler kanayıp yara bile olmuştu! Ama emin olun bu da maksimum 10 gün sürüyor. Muhtemelen bebek meme başını tam kavrayamadığı, ağzının ucuyla çektiği için oluyor. Bebeğin ağzında sakız olan meme, devamlı nemli kaldığı için mevzu kördüğüm halini alıyor.O yüzden birincisi; kesinlikle ve kesinlikle doğru kavramasını sağlamalısınız. Bunun için baktınız yanlış kavradı, takın serçe parmağınızı bebeğin ağzının kenarına ve memeyi çekin. Siz çekince o ağzını daha büyük açacak ve daha güzel kavrayacaktır. Bütün kahverengi kısmı kavradığında hem canınız daha az yanar hem meme daha çok ve çabuk boşalır (unutmayın boşalan meme daha çabuk dolar) hem de bol tazyikli meme bebeği daha çok tatmin eder ve doğru emmeye teşvik eder. İkincisi; emme işi biter bitmez memeyi bebeğin ağzından çekin ki nemli kalmasın.
   -Doğru emzirme yöntemi için şu görselllere bir göz atabilirsiniz:

    -Artık çok geç çoktan yara mı oldular? Yine panik yok, bunun için de bir formül var: hemen bir Evicap kapsül edinin. Kapsülü kırın ve içinden akan E vitaminini meme başlarına sürün. Bu hem yara olan yerin gerginliğini azaltacak hem de iyileşmeyi hızlandıracak. Ve daha da güzeli bebeğe hiç bir zararı yok! Ben şahsen silmedim bile  emzirmeden önce. Yine de içim rahat etsin diyorsanız emzirmeden önce nemli bir bezle silebilirsiniz, kalıntısı bile kalmıyor... Bu çatlaklar ve kanayan yaralar için binbir türlü nane denedikten sonra en randımanlı sonuca e vitamini kapsülü ile ulaştım. Denenmiş garantili yöntemdir ;)
   -Bebek minnacık kendini bile tutamıyor, emzireceğim diye boynum sırtım ağrıyor mu diyorsunuz? Geçeceeeek... Üzülmeyin... Bir zaman sonra yemek yaparken bile emzirebilecek kadar profesyonelleşeceksiniz. Ama o zaman kadar resimdeki pozisyonları deneyip size en rahat geleni uygulayabilirsiniz.


Sadece yatarak emzirmeyi bebek 6 aylık olmadan yapmamanızı (uyuyakalma ve olası boğulma risklerinden ötürü) tavsiye ederim. Yine bir tavsiye; hangi pozisyonda emzirecekseniz emzirin, bebeğin altına koyacağınız bir destek yastığı, hem sizin ağrılarınızı azaltacaktır hem de bebeği daha kolay kavramanızı sağlayacaktır. Bu yastık herhangi bir yastık olabileceği gibi bunun için çzel yapılmış ve satılan ürünler de var. Ben şahsen, hamileyken aldığım destek yastığımı kullandım. (yukarıdaki resmindekinin aynısı )
     -Meme ağzında daha 2 dakika geçmeden uyuya mı kalıyor? E zor, yorucu bir iş olduğunu kabul ettik zaten, uyuyakalması da normal. Topuğunu kaşıyın ve uyandırın. Çoğu kez kıyamadığınız için kaşımalarınızı tınlamayacak ve uyumaya devam edecek. Canını acıtmadan daha şiddetli kaşıyın. Bu ona kötülük değil, ikiniz için de iyilik. Unutmayın onun süte, sizin de boşaldıkça rahatlayan ve daha çabuk dolan memelere ihtiyacınız var.
    -Beni emzik gibi kullanıyor, emmese bile meme ağzında dursun istiyor! Heh ben de işte tam bir emzik görevi görmüştüm aylarca. Maalesef Melinda'ya yalancı emzik tutturmayı beceremedim. Daha doğrusu ilk başlarda 'emzik de neymiş? ben bebeğimi kandırmam!' diyordum. Bu sebepten yalancı emzik denememiştim bile. Ama bir süre sonra emzik yerine konmaktan usandığımda yana yakıla yalancı emziğin eline düştüm ama bu sefer de iş işten geçmişti. Melinda 'almam da almam' dedi ve yenilen ve yalancı emzik görevine devam eden ben oldum. O yüzden tavsiyemdir, yalancı emzikten faydalanın. Hem kolik sancılarıyla başa çıkarken, hem uyurken, hem ağlarken hem onda hem bunda her şeyde milyon tane faydasını göreceksiniz. Ben yanlış yaptım siz yapmayın ;)
    -Bir de her şeye rağmen maalesef süt gelmemesi ve bebeğin ememesi durumu var. Bir arkadaşımın başına geldi, göğüsleri enfekte oldu. Yaralar, acı,mastit bir yana süt gelmemesi moralini çok bozdu. Çok üzücü bir durum... Çünkü her anne bebeğini kendi besleyebilmek ister ama bazen maalesef ne yaparsanız yapın sütünüz olmayabiliyor, ya da yeterli gelmeyebiliyor. Üstüne bir de enfeksiyonla uğraşmak cabası... Süt artırmakla ilgili başka bir başlık açıp kendi tecrübelerimi paylaşacağım fakat olmuyorsa olmuyor... Yapacak bir şey yoksa mama var. Sonuçta bebek için özel formüller geliştiren buna kafa patlatıp onlarca liralık araştırmalarla mama üreten firmalar hepsi. Anne sütünün yerini elbette tutmaz ama ben şahsen annem işe başladığı için pirinç ununa inek sütlü muhallebiyle büyümüşüm ve çok şükür henüz bir arızam da yok. Benim gibi büyüyen koca bir jenerasyon var! o yüzden her şeye rağmen süt gelmemişse çok da kafayı takmamalı... Sağlıklı ve mutlu bir anne bebeğin en az anne sütü kadar ihtiyaç duyduğu şey... Unutmayın o sizin her ruh halinizi paratoner gibi çekiyor. Siz mutluysanız o da mutlu, mutsuzsanız o da mutsuz...

       Özetle her şey, 'Mutlu anneler ve mutlu bebekler ' için...






21 Haziran 2015 Pazar

Taze Annelere Dikkat :)))

    Merhaba 'Taze Anneler'...  :)
    Bu 9 ay nasıl geçecekti derken birden kendini doğum yapmış kucağında bebeğiyle bulan tüm şaşkın annelere gelsin bu yazım. Burada küçük bir itirafta bulunmakta fayda var, ben Melinda'yı kucağıma aldıktan sonra kendi adıma büyük bir şaşkınlık yaşadım, çünkü anlatılanın aksine annelik hormonlarla dolmuş taşmış, kucağındaki minik yavrusuna filmlerdeki gibi yaşlı gözler ve vakur tavırlarla bakıp  'Merhaba miniğim, ben senin annenim. Şimdi tüm engin tecrübelerim ve yoğun hormonlarımla sana çok iyi annelik yapacağım, hatta bir süper anne olacağım' demedim, diyemedim... Belki ilk olmasından belki şaşkınlıktan, beynimde dönüp duran tek cümle 'Allah'ım, şimdi ne yapacağım ben!!!' oldu. Ve uzunca bir süre bu şaşkınlık devam etti... Zamanla enteresan bir şekilde gerçekten 'ANNE' oldum. O yüzden bence 'ANNE'lik ve 'TAZE ANNE'lik farklı şeyler. Açıkcası ciddi bir vicdan azabı da çektim, neden böyleyim diye, ama sonradan hem bebeğe alıştıkça hem pratikleştikçe yavaş yavaş bu duyguyu attım, hatta konuştuğum birçok taze annenin de aynı şeyleri dile getiremese de yaşadığını görünce bu durumun şaşkınlık ve oturmamış hormonlardan kaynaklanan olağan bir durum olduğu kanaatine vardım.
     Sanırım Melinda 20 günlük civarıydı... Bir iş için kızımdan ayrı ilk defa tek dışarı çıkmam gerekti. Normalde hane içinde yapışık vaziyette yaşayan ben ve Melinda, yaklaşık 2 saatliğine ayrı kaldık. Göğsüme yapışık küçük kenem, üzerime kokusu sinmiş küçük çığırtkanımdan ayrı o koca 2 saat... O gün 'ANNE' oldum ben, nasıl mı? Belki de özlemek tetikledi anne olmamı. Kızım aklıma gelince sızlayan göğüslerim fark etmemi sağladı muhtemelen... O gün koşa koşa eve geldim ciddi bir acı-sızı ve burnumda kokusuyla... Kucağıma alınca o vakur tavır geldi birden üstüme!!! 'ANNE' olmuştum ben! Gerçekten... :)
      Bebeğini yeni kucağına almış 'taze anneler', bebeğinizle geçireceğiniz ilk 21 günde dikkat edilmesi gereken birkaç önemli gün var. Bu günlere hazırlıklı olmak her zaman avantajınıza. Çünkü ben bu günleri bilmeden atlattım ve sonradan keşke daha önceden hazırlıklı olsaymışım dedim. Ha bu arada hazırlıktan kasıt sadece ,annenin kendini ruhsal olarak hazırlaması. Çünkü daha henüz taze anne olan bizler bir de üzerine bu kritik günlerde psikolojik olarak hazırlıklı olmayınca sonuç ağlama krizleri olabiliyor. Bu durumda 'Anne' olma sürecini uzatabiliyor.
     Artık doğumu ister sezeryan ile yapın ya da normal doğum olsun ilk gece illa hastanede kalınıyor. Bebek ilk gece muhtemelen dermansızlıktan hastanede inanılmaz çok ağlamaz. Yorulur, hem de çok. Hiçbir şey yapmamasına rağmen emerken uyuyakalır. Bazen bebekler ememez bile, beceremez. (ki ben bunu genellikle erken ya da sezeryan ile doğan bebeklerde gözlemledim) Emziremeyen anne üzülür,panikler. Çünkü ilk süt ve devamında 6 ay boyunca sadece anne sütü bebeğe verilebilecek en büyük şeydir.Bir de bebek beslenmezse yeni doğan sarılığı gibi bir bela gelir ki annenin aklına, akıllara zarar bir korku. Evet bebeği besleyebilmek çok önemli ama onun çok yorulduğunu unutmayın, sarılığı da aklına getirmeyin çünkü mama diye bir şey var. Hastanede hekim uygun görürse zaten takviye mama verilir ve bebek kendini kurtarır. Bu arada atlanmaması gereken bence en önemli şey anne sütünün emzirdikçe gelmesidir. O yüzden memede uyuyakalan bebeği topuğunu kaşıyarak uyandırmaya çalışmalı, ve hatta bir süt sağma makinesi kiralayıp ya da alıp memeyi boşaltmalı. Boşalan meme hem daha çok süt üretir hem de daha çabuk üretir ve dolar. Gelelim ilk ağlama krizine ; bebek 3. gününde nedensiz bir ağlama krizine girer. Bebek ağlar , siz susturamadıkça etraftan 'aç bu bebek, emziriversen, meme arıyor bu' laflarını duyar ve daha çok cinlenirsiniz. Annenin gerginliğini hisseden bebek daha çok bağırır. Sonuç? Annenin ilk ağlama krizi, tabi çelik gibi sinirleriniz yoksa. O yüzden lütfen 1. Kritik Gün- Bebeğin 3. Günü'ne dikkat...
      3. gün krizini atlattınız biraz daha tecrübelendiniz tam herşey yoluna girdi derken 11. gün geldi çattı. İşte bugün 2. Ağlama Krizi Günü... 11. gün bebek 3. günden daha şiddetli bir ağlama krizine girer, kucağınızdan bıraktığınız anda basar çığlığı. Öyle ki yemek yemeye bile fırsat bulamazsınız. Yine aynı diyaloglar, emzir tavsiyeleri, aç bu bebek cümleleri... Sonuç? Ağlamaktan helak olmuş anne ve sinirleri iyice kalkmış bir anne.
     21. gün bebeğin dönüm noktasıdır bence. Çünkü eğer kolikli bir bebeğiniz olacaksa sancılar 21. gün başlar. Bebek beslenir, susar ama 10 dakikaya kalmaz avaz avaz ağlamaya başlar, kucaktan bırakamazsınız. Tekrar emmek ister, emzirirsiniz 10 dakika sakin sonra çığlık çığlığa... Tekrar meme ister, hazmedemediği sütün üstüne tekrar süt gelir ve bebek yine avaz avaz... Böyle bitmek bilmeyen bir döngü başlar. Sonuç? Artık iyice yorulmuş bir anne... Bebek aç olduğu için değil, anne sıcağı, kucağı ve emme hissinden başka birşey bilmediği için emmek ister. Bu durumda beslenme aralıklarına önem vermek en az 2 saat yapmaya çalışmak, beslenmeden sonra ivedilikle gazını çıkarmak, onu kucaklamak, ona sarılmak, anne karnındaki cenin pozisyonunda tutmak, karnını ufalamak, yumuşak masajlar yapmak, kulağına yumuşak sesle mırıldanmak ve emzik (Melinda emzik tutmadı ve ben çok zorlandım!) kurtarıcınız olabilir.
     Tabi her bebek farklı mizaçta oluyor ama genellikle bu yöntemler işe yarıyor. İlk 40 gün bebek bakımında kural olmadığını düşünenlerdenim ben, o yüzden özellikle bu kriz günlerinde bebeğinize daha çok sarılın. Bebek anne sıcağını alsın, kokusunu duysun. Çünkü bu dokunuşlar hem sizin 'anne'liğe terfinizi kolaylaştıracak hem de kriz günlerini daha rahat atlatmanızı sağlayacaktır...
   

     Kriz günler dileğiyle...
     Sağlıcakla kalın...

20 Mart 2015 Cuma

EYVAH! BEBEĞİMİN BOYNUNDAKİ O ŞİŞLİK DE NESİ?

         Melinda Hanım, benim mis kokulu tatlı böceğim 14 Mayıs 2014 de evimize hoşgeldi. ''Aman uyumuyor'', ''şimdi bu ağlama krizi de nesi?'', ''yoksa sütüm mü yetmiyor da bağırıyor?'' , ''yoksa kolik dedikleri illet bu mu?'' derken kuzucuk annesinin dar ama konforlu karnından sonra geldiği yeni evine tam alıştı, ben de acemiliğimi atıyorum havalarına girerken tarih 11 Haziran 2014 ü gösterdiği gün beni bir ağlama krizi tuttu (hoş bu ilk değildi ama en şiddetlisiydi). Neden mi? Kuzusunun kakasının kıvamını bile takip eden obsesif anne yani bendeniz (iyi ki de böyle obsesifmişim) Melişka'yı emzirirken o küçücük boynunda dev gibi (bana öyle gözüküyordu!) bir şişlik gördüm. Başını sola çevirdiğinde belirginleşen bu şişlik normal şartlarda bebişin henüz 29 günlük olduğu ve kafasını çok da hareket ettirmediğini düşünecek olursak kolay fark edilir bir şey değil aslında. Ama milimetrik tarayıcılı anne gözü (her anne 10 derece miyop olsa da bu tarayıcılara sahiptir eminim) şükür ki böyle ayrıntıları fark edebiliyor.




         O şişliği fark eder etmez aynısı acaba diğer tarafta da var mı diye kontrol ettim ve ''Aman Tanrım!- Yokdu!''. Hemen google a ''bebeğimin boynunda şişlik var'' yazdım ve sonuçlar gözlerimi sonuna kadar açılmış çeşmelere çevirdi! Adını bile anmak istemeyeceğim sonuçlar o kadar moral bozucuydu ki hemen doktorumuzu aradım. Fakat ertesi güne kadar anne nasıl bekler? İyi ki yan komşum bir çocuk doktoru :) Evine girmeden bize uğradı ve sorduğu ilk soru, ''Melinda normal doğumla mı doğdu?'' oldu. Evet Melinda normal doğum bebeği. Ve normal doğum komplikasyonlarında biri Tortikolis. Yani doğum sırasında 1000 bebekte 1 görülebilen, boyunda her iki tarafta bulunan ''sternokleidomastoid- SKMK'' denilen kasın doğum eylemi sırasında gelişen (çoğunlukla doğum hekiminin insiyatifinde olan birşey değil) kas travması ve bu travmaya bağlı ileri dönemde o kasın kısalarak yüzde asimetriye kadar gidebilen boyun eğriliği durumu(resim 1).Hangi tarafta kas kısalması varsa bebek başını o tarafa doğru yatırıyor ve suratını diğer tarafa yukarı kaldırıyor , kas da kısa olduğu için bir zaman sonra kullanılmayan taraf iyice atıllaşıyor. İlerlemiş vakalarda suratta asimetrik bir görüntü bile oluşabiliyor (resim 2).Bazı ileri tedavi edilmemiş vakalarda kısalan kasın kesilmesinden ibaret bir ameliyat bile yapılabiliyor. Konuyla ilgili ayrıntılı medikal bilgi http://www.drbulentaldemir.com/egri-boyun-tortikolis/ bu adreste gayet güzel anlatılmış.

       
       Ertesi gün olunca koşa koşa hastaneye gittik ve ultrason ile kesin teşhis konuldu. Tedavi için yapılacak en önemli şey egzersiz. Annenin bebeğine yaptırdığı bebeğin pasif olduğu egzersizler erken dönem teşhisli tortikolislerde ilk adım tedavi. Bebek biraz daha büyüyüp kafa hareketlerinde insiyatif alınca bebeğin kısalan kas tarafına yukarı doğru başını çevirmeye teşvik edilmesi lazım ; belki bir oyuncak ile dikkatini çekerek veya o taraftan seslenip size bakmasını sağlayarak. Yani mekanik olarak kısalan kas, ters istikamette gerdirilecek ve kısalan istikamette açtırılacak. Mesela sağ tortikolisde kafa sola yukarı gider. Egzersizleri kafayı sol boynu açıp sağa yukarı çevirerek yapmak lazım.Ben sağ tortikolisli Melinda'yı çoğunlukla sağ tarafına başının altına yastık koyarak yatırdım, şağ kolumun üzerinde yanağını sağ tarafını koluma koyarak boynunu açtım, doktorun verdiği egzersizleri de düzenli olarak yapmaya çalıştım. Egzersizler için de ayrıntılı bilgiyi https://www.youtube.com/watch?v=jP_jIwbeYCY burdan bulabilirsiniz.
        1 ay sonra kontrole gittiğimizde doktor ''Artık kafanızı bu tortikolis işine TAKMAYIN, çünkü ondan eser kalmamış '' deyince yaşadığım mutluluğu tarif edemem. Bebeğimin düzelmesi bir yana, ''bebeğin boynuyla bu kadar uğraşma'' laflarına rağmen obsesyonlu ısrarlarımın cevabını aldığıma da çoooook sevindim... ;)
         Sağlıcakla kalın....    
 

     

12 Şubat 2015 Perşembe

Hamilelikte Fark Edilmemiş Pıhtılaşma Problemleri

       Merhabalar...
    İlk yazımı hamileliğim süresince '' amaaan çok takma, herşey kontrol altında '' diyerek kendimi sakinleştirmeye çalışsam da hep bilinç altımda '' Dikkat Nilhan Dikkaaaaat! '' diye bağıran bir konu hakkında yazmak istedim... Gen mutasyonları (yapı değişikliği-bozulma) ve pıhtılaşma problemleri.
    O güzel haberi aldıktan sonra ufak çaplı bir araştırmayla doğum doktorumu seçtim. Benim için önemli olan beni  ''germeden'' , bu sürecin tadını çıkarttırarak sonuca ulaştıracak (çünkü gerçekten hamilelikte hormonlar ciddi ciddi sapıtıyor!) doktoru seçmekti. (iyi ki de Dr. Cüneyt Genç'i seçmişim.) İlk muayene ve anamnez alırken sorduğu birkaç soruyla şüphelendiği şey doğru çıktı... ''Evvveeeeet nur topu gibi bir gen mutasyonunuz var Nilhan Hanım, bu 9 ay azcık dikkatli olacaksınız'' Bu problem maalesef rutin kan tetkiklerinin sonucunda öğrenebileceğiniz birşey değil Kanınızdan gen analizi yapılarak öğrenilebiliyor ki, kanı verdikten sonuçları almak için 21-30 gün arası beklemeniz lazım.
    Sizin de eğer ;

  • ailenizde kalp-damar hastalıkları ve pıhtılaşma problemleri varsa
  • annenizde yaşanmış bir (veya daha fazla) düşük hikayesi varsa
  • doğum kontrol hapları tansiyonunuzu yükseltiyorsa
  • sizin de yaşanmış bir düşük hikayeniz varsa    
tabii hekiminizin yönlendirmeleri doğrultusunda genetik analizinizi yaptırmanızda fayda var.

     Yapılan test birçok çeşit gen mutasyonu hakkında bilgi veriyor. Peki genetik bozukluk anne ve bebeğe ne gibi sıkıntılar oluşturabiliyor? Öncelikle annenin hamilelik sürecinin konforunu azaltan bir durum. Benim şahsen ciddi bacak ağrılarım oldu...Annede ''DVT- Derin Ven Trombozu'' (özellikle bacaklarda pıhtı atması sonucu oluşan damar tıkanıklığı) denilen durum yaşanabiliyor. Ama daha da önemlisi bebekte oluşabilecek sıkıntılar. Maalesef annesinin plasentasından nefes alan,beslenen,yaşayan miniğin plasentasına giden bir pıhtı düşüğe sebebiyet verebiliyor... Her çeşit mutasyon illa düşük yada DVT ye sebep olmuyor tabi. Hamileliğiniz boyunca alacağınız önlemler ve kullanacağınız ilaçlar sizi ve bebeği yüksek oranda koruyor.

     Ben n'aptım?

  • Gebelik süresince 100 mg aspirin kullandım
  • Ayda bir Dodex ampul vurdurdum (homosistein'in yükselmemesi için)
  • Homosistein denilen bir hormonun belli bir değerin altında olması lazım, her ay homosistein ölçümü yaptırdım. (Takip önemli :) )
  • Bacak ağrıları için varis çorabı giydim (göbiş büyüyünce eşiniz giydiriyor çok eğlenceli oluyor!)
  • Clexane iğne vurdum. (her ne kadar buna da alışsanız da can yakıyor, ve beni çok morarttı! sağolsun eşimin eli pek bir hafif! :) )
  • Boooool bol yürüyüş yaptım.
     Farkındalığın hep çoooook önemli olduğunu düşünmüşümdür, ve çok şükür ki artık her şeye ,her türlü ulaşma imkanımız var. Yüksek bilinç düzeyi ve erişebilirlikle herşey hakkında kolaylıkla bilgi sahibi olabiliyor ve olası durumlara karşı önlem alabiliyoruz. Maalesef kimilerimiz genetiğin azizliğine uğruyor ve diğerlerimizden biraz fazla problemler yaşayabiliyor. Önemli olan 'bize ne olduğunu anlamak' ve 'önlemler alabilip sakinliğimizi korumak'...
     Benim için sonuç ne mi oldu???
     Sonuçta çok şükür 38 hafta kazasız belasız geçti, aceleci kızım 40 hafta beklemeden annesi-babasına tam da 38+0 da , 14/05/14 yani ''Eczacılık Bayramında'' kendini hediye etti :)))))

                                                                                                                           Nilhan :X :x :X :x